Kayıtlar

Mayıs, 2009 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

kadın

bu türün gören'i bilen'i, kör'ü ve cahil'i kadar kötüdür. karşı cinsi için aynısı geçerli mi, bir düşüneyim... evet. onun için de geçerli. ama ben bu gece bu tür'le bozdum.. hem kendisiyle, hem karşısındakiyle ne alıp veremediği var bilmiyorum. enteresan bi yaratık ama. arsız, utanmaz, didikleyici, hatta kafa sikici. adını çıkarmayın kadın düşmanına; iki lakırdı okuyun, bilin, bildirin de, sonra çemkirin yazara. dedim. karşı cinsi de bunun başka bir çeşidi. aynı bokun soyu zaten ikisi de. ama bu yer yer daha yüzsüz "rakibinden". bir şeyi elde edemediği zaman düz duvara tırmanıyor. ağzından girip burnundan çıkmak için elde edemediğinin, tüm kozları köküne kadar ortaya sürüyor. sinirinden kendini sikiyor sonra. bir de elde ettiyse istediğini.. önce havasından yanına kimse yaklaşamıyor! haspam iki dakikada renk ve biçim değiştiriyor, "görünmezlik" yazdırıyor beceri hanesine sanki.. sonra hırpalıyor elindekini. sanki çokları kaybet

lügat-ı şahane I

bağrık: "bağrışma" ları topluca isimlendirmek istediği zaman "insan oğlu", bu sözcüğü kullanır. olur olmaz. o kullanır. bırakın. sadakat: insanı "insan" yapan en önemli erdem bu belki de. ihanete bulaşınca eksiliyor zira aynı insan.. duman: hak ettiği değeri önce kendisine vermeyen grup. kendi kendini imha edecek bir video kasedi gibi. zira: insanların ısrarla "keza" yerine kullandıkları sözcük. git tdk'ya bi' bak. aynı mı ikisi? gel şimdi buraya. otur. su vereyim.. arkeoloji: zordur.. başlı başına yüktür hatta bazense rahatlamanın vücut bulmuş halidir arkeoloji.. meraklı insanı cezbederken, meraktan yoksun adamı da merak sahibi yapar.. ekol hocaları yüzünden kimi zaman duvara kafa attırsa da güzeldir. farkındalıklarını açar insanın, ferahlatır. fanatizm: tedavi edilmezse kişinin kendisine ve çevresine zarar vermesine sebep oluyor bir süre sonra. futbolun fanatizmi bahsettiğim, diğerleri için de yani "fanatiz

uzak yakınlık

- benim çoraplarım nerde? + ikinci çekmeceye bak canım.. ... elin değemediği, gözün göremediği, başın yaslanamadığı bir yerlerde olup her nefesten haberdar olmak, hayatı paylaşmaktır. kemirir. bitirir. bir şey bırakmaz geride fakat çoğaltır. yaşandıkça güzelleşir, güzelleştikçe büyür, büyüdükçe zorlaşır.. fakat alınan haz, geçen zamanla doğru orantılıdır. uzak uzaktadır. yakınsa fazlaca yakında. ama bir yer bulmuşlardır işte varılacak, ortak bir noktada buluşmuşlardır. "tek tek" iken "bir tek" olmayı seçmişlerdir. ne iyi etmişlerdir! fakat oyun, seçme'den önce başlamış, seçim'in ardından da göstermiştir gerçek yüzünü, tüm acı ve tatlı yanlarıyla.. - beni sabah 9'da uyandırır mısın? + tabi ki.. ... aynı yatakta uyunmaz ama birdir uykular. gündüzler birlikte, geceler birliktedir. hatta o kadar ki, eş zamanlı yemek yenir, banyo yapılır.. ayrı yerlerde, bir tek hayat yaşanır. dokunmalardan, sevişmelerden, gözyaşları içmelerden yoksun, bö

insan ne zaman?

" sazlarım vardı, ırmaklarım vardı çakıl taşlarım vardı benim ama sen başkasın anlıyor musun, başkasın... " sazlar, ırmaklar, çakıl taşları... hepsi insandırlar bu şarkıda. di'li geçmiş zaman da insan. "ama sen başkasın" da insan bu şarkıda. tek başına insan. şimdiki ve dahi geniş zaman da insan.

Bir Şaire Kaçış: Anna Ahmatova

Resim
5 mart 1966'da hayata gözlerini yummuş kadın şair. kadının şair olabildi mi nasıl da olduğunu vurur yüzüne yüzüne insanın, yazdıklarından utandırır bazen.. 23 haziran 1899 doğumludur. çocukluğunun büyük kısmı petersburg'da geçer. kiev üniversitesi'nde hukuk eğitimi alan anna, 1910'da dönemin ünlü şairi guliyov'la evlenir. eşiyle uzun seyahatlere çıkar. 1917'de ayrılırlar ve bir yıl sonra anna yeniden evlenir. bu esnada yazmak tutku safhasındadır onun için artık. ikinci kocasından da 1921'de boşanır. ilk kocası aynı yıl devrim karşıtı olduğundan öldürülür. 1925'ten 1940'a kadar şiirlerinin karamsar olması gerekçesiyle yayımı durdurulur. bu baskılarla 1946'ya kadar karşı karşıya kalır anna. ilk kitabı veçer (akşam) ağırlıklı olarak aşk temalı şiirlerden oluşur ki, ağırlıklı olarak şiirleri aşk'tan kaynak bulur. ancak birinci dünya savaşı esnasında ve 1917 devrimi sırasında vatanseverlik üzerine de eserler verir. az önce bahsettiğim o karamsa

çoban yıldızı*

bir yakarış. hiç, daha, henüz diye diye bir kendini bitiriş. sen benle kal derken mutlak bir eziliş kendi içinde. hep benle kal deyişindeyse bir inkar geçmişi... bir yalvarış. hiçkimsesizken, daha sarılmadan, ölmemek için hayata daha sıkı tutunuş.. hem bir yurda kaçmak için hem de çok uzağa, uzağın en yurt yerine daha derin dokunuş.. bir kalış, bir kaçış.. hem sabit gökte, hem yerde ayakları. aklı havada beş karış.. *teoman-insanlık halleri

katil

bana neyin nerede bitip nerede başladığını söyleme bu gece. bu gece kendimi katlediyorum ben. uzak dur. biriktiriyorum ve büyümüyorum. delik bir kumbaradan farksızım şimdi. sürekli yok'a çıkıyorum var'ım zannettikçe. alıyorum, biriktiriyorum, tüketiyorum. kimseye, kendime bile faydası olmadan. iki gün önce yolda yürürken dönüp de yanımdakine, "canım.. bakıyorum da yüzlerine yanımdan geçenlerin.. nasıl da kayıplar, nasıl da kayıp ruhlar bunlar! dedim." kendimi görmezden geldim. kendimi yok'a çıkardım yine en var'ım zannettiğim yerden konuşurken. kendimi en çok var ettiğim zamanları düşünürken, başkalarının yitişlerine yetiştim benimkini kaçırıp. izin ver de kendimi bulayım. bulup katledeyim bu gece. nefret duymam sık sık. pek sık duymam. kimseye karşı; bırak olayları, yaşananları. insana karşı nefret duymam, önce insanlığımdan. gör ama nasıl zorlandığımı. nasıl zorlandığımı ve nasıl nefret ettiğimi sonunda herkesten. arkasından nefret edişlerimden ettiği

yol

bu yol artık yürünebilir değil. bu yol ya `şimdi` koşulabilir ya da `asla` adım atılamaz bir daha. bu yol, şimdi tek başına bir `yol ayrımı`. şimdi ben duruyorum. birazdan sağ ayağım beni bir yere götürmek üzere odadakilerden müsade isteyecek. ben peşi sıra ayağımın, bahsettiğim yola çıkacağım. o yol ayrımında duracağım. ya gideceğim bir yere ya da öleceğim oracıkta. sen daha ben ağzımı açmadan, henüz kıpırdatmadan sağ ayağımın ucunu, daha aklım, kalbim bir yere varmayı dilemeden açacaksın ağzını yumup gözünü; "sen kararını vermişsin".. ama bir bekleseydin; önce bir duymayı bekleseydin benden adı geçen "kararımı"! bir kez olsun, o da bu kez olsun önce kulaklarınla tanık olmak isteseydin bana, dilinden önce! şimdi çok açık her şey. ben adı geçen kararı vermekte geç kalmışım. ben o karara daha önce varmalıymışım. çünkü bu yol artık yürünebilir değil. bu yol ya şimdi koşulabilir ya da asla adım atılamaz bir daha. bu yol, şimdi tek başına bir yol ayrımı.

sır

varlığın yokluğunda sır. bir baharın müjdecisi gelişin, bir bahar müjde sana. sığ ve bulanık sularda yıkanmış, arındığını sanmış bir kirli ruh bedenimde. ben öylece, bir bahar rüzgarında yıkılmışım göğsüne. uzat parmaklarını, çekinme. titrekler bilirim, nasıl da. uzat sen, ellerimi aşan parmaklarını bir seferde, tereddütsüz. alnımda, çenemde, göğsümde bul notalarını şarkının. başla çalmaya. bir ezgi doldur içime, taşır dışıma. ben arınma sanrılarında bir kirli ruh. öylece serilmişim üstüne. uzat dudaklarını. nefesin can verecek bana. bedenim bağımsız tellerden, bambaşka bir şarkı söyleyecek sana. yine yerleştir parmaklarını, aynı notalarla bambaşka bir ses duyur bana, benden bir ses doğur. yanılgılar denizinde yeniden kirlenmiş bir ruh bedenimde. öylece kırılmışım yüzünde. varlığın yokluğunda sır. yokluğun varlığına kanıt. bir bahar müjdesisin sen. bir bahar müjde sana. ben bir çalgı ellerinde, yüzünde, göğsüne yaslanmış. sen hiç susma bana.

Ruh Halleri VI

Teoman - Mavi Kuş ve Küçük Kız Mete Özgencil - Olmalı Teoman - Çoban Yıldızı Ezginin Günlüğü - Teninle Konuşmak Josh Groban - To Where You Are

olmayacak

bazen insan susar. çünkü söyleyecek sözü bitmiştir. elindeki tüm kartları oynamış, arzu ettiklerine erişememiş, kaybetmeye yüz tutmuştur. tüm bu denemeleri, şans vermeleri yahut dilemeleri an gelir, işte o insanın sustuğu ana denk gelir.. ardından ağızdan dökülen bir söz vardır yalnız, "olmayacak". bunu söyledikten sonra her şey renk değiştirebilir. olaylar boyut, günlük kullanıma alışkın eşyalar şekil değiştirebilir. tüm güzel kokularla adi kokular yer değiştirip olan bitenin üzerine tuz biber ekebilir. ağızdan bir öncekine benzer ama daha kararlı bir cümle çıkar, "artık olmayacak". "artık" işin içine girince, her şey yeni baştan bir daha alt üst olur. giysiler değişir, tatlar değişir, aynalar ve ondan bize bakanlar değişir.    olmayacak bir kilittir, anahtarını kendi ceplerinde saklayan.