lügat-ı şahane II

anlık ileti: neyin iletildiğine bağlı olarak kalıcılığı sorgulanabilir bir nesne(!) bu. 
sen anlık dersin, adam öyle bir canını yakar ki o anlık ileti de, kaldır kaldırabilirsen oturduğu yerden!

yermek: "iyi bir iş övülmezse ölür gider" demiş shakespeare.. biz de bu yüzdendir, yaşasın diye her iş, yereriz, ölümüne!

gece: bitmek bilmeyen bir günün ardından ya derin bir uyku getirir ya da dipsiz bir yorgunluk. ne varsa içerde, hepsini daha bir dışarı çıkararak "görülebilir" kılar.. 

işi gücü yok anladığım kadarıyla.

organ: insan yaşamını sürdürdükçe, bunlardan kimilerinin eskidiğini ve eksildiğini fark eder.. 
gözleri zor görür, kulakları ağır işitir, elleri titrek tutar olur. 
kalbe gelmiyorum bile.

hata: gün gelir gögsünde uyuduğun, seni böyle çağırır olur. hata, artık rüyalarında adındır. ne gider ne kalır, çakılıkalırsın, insan yanların kramplara boğulur..

şeref: yoksunu'na şerefsiz denir ki kanımca daha ağır sözler hak etmektedir.

anı: insan'dır sık sık.
saatler, günler, aylar önce bilip de iç'inden yakın ettiklerin dönüşüverir bazen buna. 
hafızana kalır bekaları. 
ha bir de yaralarının kanama sıklığına.

sanrı: varlığına kendi etinizden daha çok inandığınız insanın yokluğuna dokunmanın diğer adı.

yalnızlık: ağzına kadar sözle dolduğunda sesini duyuracağın bir kimse bulamazsan yakınında..
işte o zaman onun tadına bakabilir, tüm hatlarını görüp dokunabilir, sesini işitebilirsin.. 
kokusuysa yoktur. aramasın nefesin, burnun.

nefes: insan bunu alamayınca sahiden ölecek sanıyor ya en ilginç yanı da bu sanırım. 
alın verin, kendinize can verin! 
çok lazım!

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hasan'ın Rüyası

Aç!